1 Temmuz 2012 Pazar
20 Haziran 2012 Çarşamba
15 Haziran 2012 Cuma
Classic Molasses Cookies
Ingredients
- 3/4 cup Crisco® All-Vegetable Shortening or Crisco® Baking Sticks All-Vegetable Shortening*
- 1 cup firmly packed brown sugar
- 1 large egg, lightly beaten
- 1/4 cup light molasses
- 2 1/4 cups Pillsbury BEST® All Purpose Flour
- 2 teaspoons baking soda
- 1 teaspoon ground cinnamon
- 1 teaspoon ground ginger
- 1/2 teaspoon ground cloves
- 1/4 teaspoon salt
- Granulated sugar for dipping
Directions
- Combine shortening and brown sugar in large bowl. Beat at medium speed of electric mixer until well blended. Add egg and molasses; beat until light and fluffy.
- Combine flour, baking soda, cinnamon, ginger, cloves and salt in medium bowl. Beat into shortening mixture at low speed until well blended. Chill 3 hours or overnight.
- Heat oven to 350 degrees F. Shape mixture into 1-inch balls; dip one side in granulated sugar. Place, sugared side up, on ungreased cookie sheet 2 inches apart.
- Bake 12 to 15 minutes. Cool on rack.
Footnotes
- * 3/4 cup Crisco® Butter Shortening equals 3/4 stick Crisco® Butter Flavor All-Vegetable Shortening Sticks
YÜREĞİNİN GÖTÜRDÜĞÜ YER...
Ewan 22 yaşına o sene basmıştı kendinden emin çok zeki ve çok çekici bir genç olmanın asaletini taşıyordu.
10 gün sonra Kore'deki bir savaşa katılmak üzere İngiltere'den ayrılacaktı, hiçbir şeyden korkmuyordu ama duygusallığı nedeniyle, ülkesinden ayrılma fikri zor geliyordu ona.
Ağır adımlarla büyük kütüphaneden içeriye girdi, bir kitap alıp oturdu ve okumaya koyuldu. Gerçekten de çok güzel temalara değinmiş etkileyici bir kitaptı elindeki, ama daha da güzel olanı kitabı daha önce başkasının da okumuş ve bazı yerlere notlar almış olmasıydı. Okuyanın notlar aldığı bölümler Ewan'i da derinden etkiliyor, notları okudukça sarsılıyordu. Kim olabilirdi bu? Hemen kütüphane memuresine gitti ve daha önce kitabı okuyan kişinin kim olduğunu öğrendi. Holly adında bir kadındı, adresini aldı ve eve varır varmaz bir mektup yazdı:
'Büyük kütüphanede bir kitap okudum. Eklediğiniz notlar karşısında hayranlık duyduğumu belirtmeliyim. 10 gün sonra Kore'ye gidiyorum, sizi tanımak ve sizinle mektuplaşmak istiyorum. Cevabınızı sabırsızlıkla bekliyorum.'
Holly'den olumlu cevap geldi ve mektuplar ardı arkasına yazılmaya başlandı. Her yeni mektupta birbirlerinden biraz daha etkileniyor, yüreklerini birbirlerine biraz daha açıyorlardı. 2 sene bu şekilde geçip gitti. Ewan ve Holly birbirlerine belki binlerce mektup yazmış, her mektuptan ayrı tatlar almışlardı.
Ewan'ın ülkeye geri dönme zamanı gelmişti, son mektubunda Holly'yi görmek istediğini yazdı. 'Ancak seni tanıyabilmem için bana bir resmini gönder lütfen!' diye ekledi. Holly buluşmayı kabul etti fakat resmi göndermedi. 'Resmin ne önemi var ki? Bizi ilgilendiren kalplerimiz değil mi? Yakama kırmızı bir çiçek takacağım.' dedi.
Günler birbirini kovaladı ve Ewan ülkeye döndü. Trenden indiği ilk anda gözleri Holly'yi aradı. Bir müddet bakındı, sonra kalabalığın arasından şimdiye dek gördüğü en güzel kadın belirdi. Uzun boylu, çok güzel, uzun sarı saçlı, masmavi iri gözleri ve mavi elbisesiyle muhteşem bir kadındı.
Kadına doğru bir adım attı, ama yakasında hiç bir şey yoktu.
Kadın gözlerine baktı ve 'merhaba denizci, benimle gelmek ister misin?' diye sordu.
Tam o sırada güzel kadının omzunun üzerinden, yakasında kırmızı çiçek olan kadını gördü. Kısa boylu, şişman sayılacak kiloda, gri kısa saçlı, tozlu uzun pardösüsü ve kalın bilekleriyle öylece duruyordu.
Ewan şaşkındı, az önce hayatında gördüğü en güzel kadından bir teklif almıştı ancak karşısında da yüreğine âşık olduğu kadın duruyordu.
Kendini toparladı ve yanından geçen dünyalar güzeli kadına aldırmadan ilerledi. Elinde Holly'yle birbirlerini tanımalarını sağlayan kitap vardı. Elini uzattı, 'merhaba Holly' dedi gözlerinin içi gülerek.
'Pardon' dedi kadın. 'Ben Holly değilim. Az önce sizinle konuşup yanınızdan geçen sarı saçlı mavi elbiseli bayan yakama bu çiçeği taktı ve bunun ‘hayatının sınavı’ olduğunu söyledi. Sizi garın çıkışındaki kafede bekliyormuş...
14 Haziran 2012 Perşembe
Pckolik ve Uykusuzluk
Ne yazacağını bilmeden kendini yazmak zorunda hissetmek, en can sıkıcı durumlardan biridir. Çünkü, bir şeyler karalayamadıkça artan kasvet en sonunda bütün ruh halini esir alır ve düşünce aleminde genel bir huzursuzluk hakim olur. Düşünce buudunda yukarıda zikrettiğim mezkûr hadiseden neşet eden huzursuzluk, tüm davranışlara da sirayet eder. Devam eden gerginliğin neticesi, artan bir şiddette seyreden bir baş ağrısıdır. Devamında sürekli ekrana boş boş bakmaktan göz yanması oluşur. İnternette yapacak bir iş olmadan gezmek kasvetin miktarını iyice arttırır. Saatler ilerler, uykusuzluk etkisini göstermeye başlar. Birde tüm bu sıkıntıların arasında insanın karnı acıkır. Gecenin o saatinde ses çıkarmadan bir şeyler atıştırmak, tüm titizliğe rağmen imkânsızdır.
Saatler ilerledikçe ertesi günün sabahında yapılması gereken işlerin sorumluluğu taşınamaz bir yük olarak insanın beline çöker. Ertesi günün sorumlulukları daha geceden yorgunluk vermeye başlar. En çok da bilgisayarı kapatıp kafanı yastığa koyunca yarının plan ve programı zihninden geçer, uykuya dalınca kâbus gibi uykuyu basar. Sabah çalar saatin sesine uyandığında insanın aklından geçen ilk şey keşkedir. “Keşke dün boş yere o kadar vakit öldürmeyip iki saat erken yatsaydım” diye pişmanlık tohumlarını vicdanına, aklına eker. Gözünden uyku süzülerek yatağın çekim alanından uzaklaşmak için çırpınır.
Sonrasında, geceden stres stoklamış biri olarak mesaiye başlar. Önce uyanma fiks turları, sonrasında stresle mücadele baş gösterir. Uzadıkça uzayan mesai saatleri hiç bitmeyecekmiş gibi gelir. Zihinde yatağın hayali istem dışı olarak canlanır. Artık algı iyice düşmüştür. Söylenenleri net olarak anlayamaz. Gözler, uykuya hazır bir vaziyette kısık olarak bekletilir. Uyanık kalma savaşında uyku ağır basmaya başlamıştır. Zihin, ufaktan ufaktan kepenk indirmeye başlar. Esneme, beyinde uyanıklık emaresi olan ışıkları birer birer söndürür.
Nihayet, mesai bitmiştir artık. Şekeri iyice düşen beyin, eve kadar sabredemez ve yoldayken şekerlemeye başlar.
Maalesef bu durum uzun bir süre, en az birkaç gece daha tekrar eder. Çünkü zamansız uyku, zamansız uykusuzluk getirir.
Herkese iyi uykular.
Diablo 3 Barbarian 10 Second Butcher
Barbarian güçsüz mü infernoda? Hayır sadece gearina çok bağlı işi..
Bir Bebeğin Hikayesi
Genç kadın, bebeğin güzelliği karşısında büyülenmiş gibiydi. Kıvırcık sarı saçları, iri mavi gözleri, kalkık bir burun ve küçük kırmızı dudaklarıyla bir kartpostalı andıran bebek, kadının şimdiye kadar gördüğü en cana yakın kız çocuğuydu.
Onun ipek yanaklarını doya doya öpmek ve cennet kokusunu içine çekmek için eğildiğinde:
"Neden?" diye sordu kadın. "Neden öpemezsin ki?"
Bebek, hıçkırıklara boğulurken:YALANCI DOSTLAR
Hersey yalanmış anlayamadım
bu dünya yalanmış bırakamadım
her dafasında kendimi aldatmışım farkına varamadım
gözümü kör etmiş yalan sözler
benim gibi garipler hiç gülmezler
yetim kalan bir çocuk gibi kaldım ortada
yuvasını kayp etmiş bir kuş gibi uçarım yokluğa
yürürüm arkama bakmadan sonsuzluğa
kırıldım beni benden alan dostlara
haram ettim beni ağlatanlara
darıldım ümütlerimi çalanlara
inanmam artık dostlara
kıymet nedir bilmeyene
seviyorum deyipte sevmeyene
düşene el vermeyenlere
tövbe bir daha inanmam
Sevinirsin bir dost kapısı açılınca
anlamazsın seni senden çalınca
bir bakarsın ki herşeyin elinden alınmış
işte beni böyle feryat ettiren dostlara
haram olsun bütün ümitlerimi çalanlara
güvendiğim dağlara kar yağdı
bütün anılarımı sormadan yaktı
yalancı dostların eline düşürdü beni bu hayat
kimsede değil sadece bende kabahat
kör ettim gözlerimi tutdum yalan elleri
sonunda boş kaldı ellerim hani nerde sevenlerim
düştün mü bir kere vuran çok olur
paran varsa dostunda çok olur
kıymet nedir bilmeyene
seviyorum deyipte sevmeyene
düşene el vermeyenlere
tövbe bir daha inanmam
Herşey para olmuş bu dünyada
boynu bükük garipler yürür yolda
para diye tapanlara
insanliği iki kuruşa satanlara
dost diye kapımızı açtık
kalbimiz temiz hep güvendik
sonunda hep kaybeden yine bizler olduk
inanmam artik bir daha beni sevenlere
seni seviyorum diyenlere
tek başıma kalsamda inanmam
savaşırım bir başıma
bir daha güvenmem dostlarıma
sonunda kurtuldum şükür Allahıma
kıymet nedir bilmeyene
seviyorum deyipte sevmeyene
düşene el vermeyenlere
tövbe bir daha inanmam....!!!
Hayata Dair
Yaşanmış güzel günler..
"Seni terk edip gidenler hakkında nasıl bu kadar olumlu şeyler yazabiliyorsun.. Yazdıkların gerçek mi?.. İçten duyguların onlar mı?.. Yoksa laf ola mı yazıyorsun" diyen e-mailler var.. Bana soran dostlar var..
Düşünmediğim, hissetmediğim hiçbir şeyi yazmadığımı en iyi bilenler bile şüphede..
Geçen hafta, altı yıl sonra beni bırakıp gidenin ardından yazdıklarım da şaşırtmış bazılarını..
Migros'taki şokella rafının önünde nasıl tatlı tatlı duraksadığımı anlatmıştım.. Geceleri uyanır, mutfağa koşar, şokella sürerdi ekmeğe, hani.. Onu anlatmıştım, mutlu anlarım, anılarım derken..
"Mutluluk akıp giden bir şey değildir.. Mutlu anların her biri, tespihin bir tanesidir. Tespih ne kadar büyükse, o kadar mutlu olmuşsunuz demektir" derim ya hep..
Şimdi, "Sonu iyi bitmedi" diye o taneleri söküp atarsam tespihimden, geriye tespih diye bir şey kalır mı?..
Yaşanan her mutlu anın hakkını vermek gerek.. Ve onları unutmamak.. Ve onları hep hatırlamak..
Bu kız bana hayatımın en güzel altı yılını yaşatmış.. Altı yıl hayal bile edemeyeceğim kadar mutlu olmuşum..
Sonra hayatımdan çıkmış ve gitmiş..
Hadi ondan nefret et.. Unut.. En güzel, en mutlu yaşanmış altı yılı sil hayatından.. Yok say.. Unut yani..
Niye?..
"Gitti" diye öfkelenmek, kızmak doğal, kabul ediyorum. İnsan terk edilmeyi kolay hazmedemez.. Edemediği için, bu duyguyu öfkeye ve nefrete dönüştürür ki, daha kolay savaşsın.. Kabul etmediğim bu..
Gitti!.. Tamam!..
Peki ama ya hiç gelmeseydi?.. Ya hiç karşınıza çıkmasaydı?.. O altı yılı da yaşamamış olacaktınız.. O olmasa başkası olur muydu?.. Bilinmez.. Bildiğiniz, altı muhteşem yıl yaşadığınız..
Önce size bu altı yılı verene bir teşekkür edin bakalım..
Ben bu teşekkürleri etmeyi başardım işte..
Beni terk edip Amerika'ya gitmişti eşim.. Ona da kızdım önce.. Ama sonra öfkemi yenip, birlikte geçirdiğimiz yıllar için ona teşekkür borçlu olduğumu kabul ettirmeyi başardım kendime..
Şimdi hayattaki en iyi dostlarımdan biri olması bundan..
Beynimde çok sevdiğim bir mekanizma var.. Geçmişe baktığımda sadece iyi, güzel, en güzel şeyleri hatırlıyorum. Kötü anıları silen bir sistem kurmayı başardım ben.. Allah vergisi değil.. Ben eğittim beynimi..
Bu yüzden hep güzel şeyleri hatırlıyor ve bana bu güzellikleri yaşatanları hep seviyorum..
Deneyin..
Sakın, ama sakın, sonu istediğiniz gibi olmadı diye, yaşamınızın en güzel anlarını unutmaya, yok etmeye teşebbüs etmeyin..
O zaman boşuna yaşamış olursunuz.. Boş yaşamış olursunuz..
Hayatınızın çok kısa bir bölümünü dahi olsa, güzel dolduranlara öfke değil, şükran duymayı başarırsanız, devam eden yaşamınız çok daha kolaylaşır, dostlarım
Paving Patio Designs For A Beautiful House
The cost of the landscape projects always varies depending up on how you use different things in the landscape. One of bright examples that affect your costs to a great amount is the paving costs. Creating a paver patio design in order to match with the landscape is as important as other aspects of the landscape project. In order to save much from the paving costs you have the option to choose paver patio design with nice tumbled pavers rather than using natural stone. The landscape designs always create differences in between the clients and the service providers and the main concern is about the budget. But you can design as per your choice and this way you can save more. With the K.K Manhole and Gratings private limited you can get all the services which you always look out in other service providers.
It provides customers the customized services that people often look out for their landscapes. It offers patio designs with different price ranges and materials as per the budget of the clients. Many a times clients find out that after designing the patio, walkway, grading and plantings, the budget of the clients go over their expectations. In order to control this KK Manhole always takes care about the clients choice and work with them. The basic objective of the company is to provide the customer precast concrete products that will satisfy their needs.
The KK Manhole also deals with the fencing the gardens and making some excellent walkway through it. It will supply the clients some precast concrete products for commercial and residential constructions. There are wide range of products that you can get from this company and believe the products will really last long for your satisfaction. The price of the products and the budget of the whole project could be reflected in the work. It will give the patio the required shape with some graded slope from the house. The whole land is made to level and the garden has some great fencing covering it.
The material used for the concrete paver has various designs and decorative. The wall and the paver colors remain in harmony and are well coordinated with the brick of the house. However, the materials are used as per the budget of the client and can be used better equipment with the consent of the clients. So you can go without any hesitation with the various designs of the company.
It provides customers the customized services that people often look out for their landscapes. It offers patio designs with different price ranges and materials as per the budget of the clients. Many a times clients find out that after designing the patio, walkway, grading and plantings, the budget of the clients go over their expectations. In order to control this KK Manhole always takes care about the clients choice and work with them. The basic objective of the company is to provide the customer precast concrete products that will satisfy their needs.
The KK Manhole also deals with the fencing the gardens and making some excellent walkway through it. It will supply the clients some precast concrete products for commercial and residential constructions. There are wide range of products that you can get from this company and believe the products will really last long for your satisfaction. The price of the products and the budget of the whole project could be reflected in the work. It will give the patio the required shape with some graded slope from the house. The whole land is made to level and the garden has some great fencing covering it.
The material used for the concrete paver has various designs and decorative. The wall and the paver colors remain in harmony and are well coordinated with the brick of the house. However, the materials are used as per the budget of the client and can be used better equipment with the consent of the clients. So you can go without any hesitation with the various designs of the company.
" Canına " Canımı Koymuşken
Her Gece Gözyaşımda Islanmak Sevdanın Bana Son Ödülü Mü?
Yağmurların işgalindeki kentimin isimsiz caddelerinde
senin ayak izleri aradığım geceden yazıyorum yine.
Yine seni düşünüyorum
yorgun günün suskun zamanlarında..
Yalnızlığını yudum yudum içip
hasretini giydiriyorum uykusuz gözlerime..
Sensizlikte kimi zaman sesi kısılmış rüzgarın koynuna girip dağınık saçlarını tarıyorum
kimi zaman da kirpiklerime acılarını serip
kangrenleşmiş sancılarını yüreğimle sarıyorum.
Bulutların ardına sobelenmiş
yağmur tanelerine sensizliği asıp
dua dua gözlerinden kurak toprağa düşmeyi diliyorum..
Yokluğunu kanatıp üzerime deviriyorum
sensiz gecen günlerin fırtınalı zamanlarını.
Gittiğinde ardında yavaş yavaş solmaya yüz tutmuş bedenim, yalnızlığında bir yudum gülüşünle yaşattım.
Ama sensiz hallerimi hiç bilmedin.
Kanayan gözlerimi,
titreyen ellerimi hiç görmedin..
Kirpiklerimden süzülüp
ayak uçlarına düşen kan rengine bürünmüş
gözyaşlarımı ellerinle silmedin.
Her damlasına imkansız sevgini mühürlediğin
çığlıklarımı hiç duymadın.
Bir bilseydin, bir görseydin
bende kanayan seni;
yarınlarımı varlığınla müjdeler miydin sevgili ?
Mevsimsiz yağmurların koynuna girip gitmiştin.
Gidişinden sonra tek cümlelik vedaları giyinip
satır satır yokluğunu ördüm yılların üzerine..
Sensizliğe doğduğum her günde,
kurşun gibi ağır ayrılığını bana vermiş olduğun
en güzel hediye bildim.
Gittin ama ben senden kalan tek şeyi;
-gül kokulu adını -
sol göğsümde canım diye taşımaya devam ettim
ama sen bende yaşayan seni,
sen hiç bilmedin..
Pervasızca akan gözyaşlarımı ellerimle toprağa gömüp titreyen sesimle adını avazım çıktığı kadar haykırdım sağırlaşan gecelerde..
Bir kez bile duymadın.
Eğer duysaydın;
sıcak sesini üşüyen tenime örterdin biliyorum.
Gittiğin günden beri uykusuz gözlerime
“ sıcak gülüşlerini “ örtmedin.
Satır aralarına gözyaşlarımı katık eyleyip
tel tel sana yanarken;
sen geç kalmışlığımı vurdun yılların kanayan suratına. Yetinmeyi bilen yüreğime
“ sevdim” kelimesini hediye eyleyip
aramıza zamanı ördün.
Ben yalnızlığın dikenlerini dudaklarımda kanatırken
sen suskunluğu bana reva gördün.
Sessiz vedaların lügatinden tüm kelimeleri çalıp
yokluğunu sürdün dudaklarıma.
Ben yüreğimle “sana “ kanarken
sen hep “ yalnızlığıma “ sustun…
Bir sonbahar günü,
sesinden düşen fakir kelimelerimi
şehrimin eskicilerinde bol keseden harcanır buldum.
Seninle geçen günlerimden kalma sıcak tebessümlerimi
siyah-beyaz fotoğraflarda tozlanırken buldum.
Senden bana kalan tek hatırayı,
senle beni “ biz “ yapan bu sevdayı
miadı dolmuş paralar gibi
haram ellerde görmek bana reva mı sevgili ?
Acılarına bedenini adayan bu cana,
solmaya sürgün edilmiş bir kağıt mendil değerini biçmek
bana kestiğin son eza mı sevgili ?
Sus ne olur.
Daha fazla acıtma dudaklarımı.
Daha fazla kanamasın dudaklarım dudaklarında..
Sus ne olur.
Sen beni yaşarken solgun dudaklarına gömdün
oysa ben senin için gözümü kırpmadan ölümlerden ölüm beğendim.
Off...
kelimelerim ayak uçlarımda can veriyor.
Yokluğun ise dudaklarımda sana kanıyor.
Ve mavi düşlerimizin tek tanığı
hayallerimizde büyüttüğümüz
adına şiirler yazdığım Elif kızımız var ya
her gece sana ağlıyor
firari uykularımın dar omuzlarında.
Bak, gidişinle bir tek ben ağlamıyorum sevgili...
Artık benden giderken nadasa bıraktığın gülüşlerim
sonbahara yenik düştü sevgili.
Aynalar kırıldı
gidişine ördüğün sebeplerin kuru deryâlarında...
Hayatında siyah-beyaz fotoğraf öte geçemeyen yüreğimi, artık kör bıçağın keskin yüzüne emanet ettim sevgili..
Dilediğin kadar özgürsün artık.
Kanatlanabilirsin omuzlarından artık..
Ellerini çek dudaklarımdan
ve yüreğini ıslak kirpiklerimden..
Akarsa aksın yüreğim ayak uçlarına.
Aşarsa aşsın bentleri.
Turnalarını alıp katar katar göçebilirsin hatıralarımdan artık. Merak etme ardından tek bir kelime etmem.
Gidişine sebepler de uydurmam.
Tüm suç benim sevgili..
Yarım bedenimle benim ne haddimle sevmeler..
Ben yamalıyım…
Ben ölüme sevgiliyim…
Kanatlarım kırık,
gönlüm acıya katık iken ne haddime sevmeler benim..
İşte kaybettiklerimin arasına adını ekledin.
Ekledin diyorum çünkü
beni yüreğinden gönderen sendin sevgili..
Ayrılmadık seninle;
benden giden sendin…
Ben hep aynı yerde,
bıraktığın yerde seninleyim sevgili..
Oysa sana dair ne hayallerim vardı bir bilsen.
Hepsi dizlerinin dibinde çürümekte birer birer..
Adımı bile silmişsin dudaklarından,
kök saldığım denizleri gözyaşlarınla tutuşturup yakmışsın. Artık yalnızlığım kanıyor kelimelerin ucunda..
Sana çıkan tüm adreslerim kırıldı aynalarda.
Birbimizin sesinde ısındığımız gecelere ne oldu sevgili ? Hatırlar mısın bilmiyorum;
seninle konuşurken bir çocuk gibi susardım.
Sanki ilk defa seninle konuşuyormuşçasına
her nefesimde sesim titrerdi ahizenin diğer tarafında..
Sabah ezanına tanık eden gecelerimize,
Elifimizi alıp gezindiğimiz düşlerimize ne oldu sevgili ? Yaşadığın hayattan daha acımasız mı davrandım sana ?
Ya da her günahım için bedeninden bir parça kopardım yoksa ?
Bu yalnızlığı,
bu kan ter içindeki karanlığı hak etmek için
ne kötülüğüm oldu sana ?
" Canına " canımı koymuşken
her gece gözyaşımda ıslanmak
sevdanın bana son ödülü müydü yoksa ?
Senden hiçbir zaman ayak uçlarıma
tenini sermeni istemedim ki .
Beyaz duvaklar içinde
yamalı ömrüme gelmeni dilemedim ki senden..
Ben, sesinden akan bir yudum sevgi,
yüzünde doğan bir dirhem gülüş diledim hep..
Nefesinden bir nefes,
sesinden sıcak bir sesti senden istediklerim..
Ben senden ağır aksak yürüyen ömrüme
“ ömrünü “ isteseydim eğer,
her şeyini ellerinle yıkıp
dizlerimin önüne çökmeni isterdim sevgili..
Ya da tüm varlığını
geleceğimin vadesiz hesabına yatırmanı isterdim.
Oysa ben senden acılarıma merhem olsun diye gözlerini, yarınlarıma bir umut olsun diye bir dirhem nefesini diledim sevgili ..
İstediklerim çok ise sevgili,
diyecek tek bir sözüm yok..
Her harfine kurban olduğum adına
dik başımı eğip
bir ömür boyu susmayı yeğlerim..
Uykusuz geçen her gece
adını yüreğime harf harf mühürledim.
“ Sevdim “ kelimesine gizlenmiş suskunluğuyla
savaştım durdum ..
Avazım çıktığı kadar yalnızlığına haykırdım durdum.
Sesimi yitirdim kimi zaman ,
kimi zaman da benliğimi serdim hasretin kör dudaklarına. Ama hiçbir zaman sensizliğin dibinde
senden vazgeçmedim sevgili..
Kimliği belirsiz ayazların ayak dibine sürülsem de
yine türkü türkü senin gözlerini diledim.
Hani Cenneti sakladığım o gözlerin var ya,
işte o gözlerinde ölmeyi diledim sevgili..
Adım gibi eminim;
hiçbir zaman yüreğimin baharlarına esmeyecek kokun. Ruhunu savaşlara sürüp hiçbir zaman hüviyetime gülümsemeyecek uğruna adaklar adadığım mutluğun...
Bırak uzatma ellerini yüklerime.
Ben senin acılarını sırtımda taşır,
günahlarına her gün yüreğimle bedeller öderim.
Eğer yalnızlığından korkuyor olsaydım,
üç günlük ömrümle tazelenmiş acılarına
yüreğimle sırt çıkmazdım.
Üzerimdeki kulluk emanetine gözüm gibi baktığım gibi
senin acılarına kendi acılarım gibi bedeller öderim sevgili..
Olur da bir gün tüm olmazları yenip
bana ve kızımızın yanına gelmek istersen;
alnı toprak kokan rüzgarları
ıslak saçlarına bağlayarak gel sevgili.
Gözlerinde bestelenmiş güz türküleriyle çal kapımızı. Dudaklarına ölümümü mühürleyip
günahlarına seril gönül defterime..
Şimdi yokluğun tam ortasında
yalın ayak yürüyorum yalnızlığıma..
Attığım her adımda sen kanıyorsun,
her soluğumda ise hatıralar…
Hiçbir zaman bilmeyeceksin
adının her bir harfine binlerce kez öldüğümü.
Hiçbir zaman görmeyeceksin
dudaklarının arasına kefensiz gömüldüğümü.
Bu yazıyı okuyup her zaman gibi susacaksın.
Ben her satırına gözyaşlarımı mühürlerken ,
sen kanayan dudaklarınla adımı bir kez bile sayıklamayacaksın.
Dört duvar arasında ben yalnızlığımda
yavaş yavaş ölürken,
sen yaşanmışlıkların hatrına yirmidört saatinden
en fazla on saniyeni ayırıp
ellerin telefon numarama uzanmayacak.
Sıcak sesini ahizeye dayayıp tek cümlelik
“ iyi misin “ sorusunu bile sormayı düşünmeyeceksin.
Haklısın sevgili,
gittiğin günden beri yaşayıp yaşamadığım
senin umrunda değil..
Haklısın,
sen baharlara layıksın.
Boşver sen,
aldırma gözyaşlarımla yazdığım bu sitemlere.
İmkânın varsa yazdıklarımı yırt at bir kenara.
Biliyorum, hayata kaldığın yerden devam edeceksin.
Devam etmelisin de.
Senden bana kalan;
siyah- beyaz bir anı,
tozlanmış birkaç satır ve hayallerde
" sensiz " kalan Elif adında kız çocuğu…
Beni boşver be sevgili.
Ne zaman sevdaya dair gülen bir resmim olmuş ki,
senin yüreğinde tozlanmayayım.
Hani vefasız birisinin gidişini sana anlatıp, bana
“ bu yürek yaşamalı “ diyen sen bile gitmişken
artık bir kez bile yüzüm güler mi benim.
Ağlama ne olur.
Gittiğin günden beri yeterince ağladım
sensiz kalan “ bize “ ,
hayallerde " sensiz kalan “ Elifimize..
Ben yalnızlığa yamalıyım…
Ben, hiçbir zaman gözlerinde siyah- beyaz
hatıra olmaktan öteye geçemedim ki sevgili..
Bırak kanasın gözpınarlarım,
bırak bedenimde yarım kalsın sevdalarım..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)